1.4.09

Voodoo


Mimlenme olayını ilk duyduğumda voodoo büyüsü gibi birşey geldi gözümün önüne. Hani sanki birisi sana küçük iğneleri saplıyor gibi "mimledimmmm... al bir mimledim daha..." derken. Allahtan sonradan anladım olayın iç yüzünü de rahatladım.

Sonra hiç beklemediğim bir anda, tam bloglara bakmaya biraz ara vermişken bir baktım, çaat mim! Allah dedim iyi ki farkettim.

Şansıma keyifli bir konu. Mimlenmek de havalı geldi şimdi. Hoşuma gitti yani açıkçası. Neyse gelelim asıl konuya:

1. Çocukken daha fazla haşarı olma fırsatını kaçırdım. O zaman da haşarıydım ama nedense büyüklerin beni frenlemelerine boyun eğdim. Şimdiki aklım olsa kesin Home Alone olurdum.
2. Çocukken çocukluğun geçici bir ayrıcalık olduğunu anlayacak kafadan yoksundum.
3. Çocukken kendi sakarlıklarım ve gözü karalıklarım yüzünden yaralanmış olabilirim. Hatta olabilirim değil de yaralandım.
4. Çocukken Galaktika'daki Starbucks, Simon Templair ve James Bond olmayı hayal ederdim. Hoş büyünce de değişmedi bu. Şimdi biraz James ya da biraz Simon olsam fena mı olur? Jag veya Aston Martin kullanıp, Monte Carlo'da votka içsem...
5. Çocukken bir denizaltida yaşamak isterdim.
6. Evimizde asla yeterli huzur olmadı.
7. Çocukken daha fazla zamana ihtiyaç duyardım. Hep yapacak çok şey ama az zaman vardı. Hava kararırdı ve eve dönmek gerekirdi. Evde de hemen uyku vakti gelirdi. Zaten kışlar kayıptı. Yazık oldu.
8. Bir daha asla dünyayı çocuk gibi göremeyeceğim için üzgünüm.
9. Yıllar boyunca hep çalışkan ve sorumlu çocuklar nasıl olur da çalışkan ve sorumlu olur diye merak ettim. Bu muammayı hala çözemedim ama artık boşverdim.
10. Küçük gri Porsche'min kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım. Ama şimdi daha çok çocukluğumun, saflık, temizliğimin ve hayatımın renklerinin kaybından dolayı kendimi suçluyorum. Bir de o zamanki seçeneklerin. Büyüyen bir çocuğu gördükçe insan büyümekten ve olgunlaşmaktan o kadar tiksiniyor ki...

İşte böyle böyle... Eğlenceliymiş.

Kasisler

Şu Istanbul trafiğinde araba kullananlar gerçekten çok enteresan insanlar. Şu Istanbul trafiğinde araba kullanan herkese trafikteyken psikolojik bir test yapmak lazım. Trafikte diyorum çünkü eminin ki o yollardaki delilerin çoğu arabadan indikleri anda gayet akıllı uslu insanlar oluyorlardır. Olay direksiyonun arkasındayken!

Bu arada ben de bu insan grubunun bir üyesiyim ve burada bahsetmek istediğim şeyleri ben de zaman zaman kesin yapıyorumdur ama trafik, memleket meselesi gibi konularda adettendir ya, insanlar kendilerini tenzi ederler, ben de oyle yaptım.

Istanbul trafiğinin keşmekeşi, kurallara uyulmaması falan gibi bir konuya hiç girmeyeceğim. Hem çok yersiz olur, hem de çok konuşulmuş. Ben özellikle bir detaya değinmek istiyorum. Kasisler.

Istanbul trafiği sürücüleri için kasisler insanlardan değerli gibi geliyor bana. Gerçekten inanmayan varsa dikkatli bir izlesin. Yolda yaya varken frene dokunmayan insanlar, kasis görünce neredeye arabalarından inecek, arabayi kaldirip kasisin öbür tarafına koyacak, tekrar içine binip gidecek kadar saygılıdırlar kasislere. Veya yolda kocaman bir S çizebilirler kasislerin kaldırım / refüj tarafındaki boşluklardan geçebilmek, hiç yoksa sadece tek tekerlekleriyle kasise temas etmek için. Ama aynı nokta yaya geçidi bile olsa, karşıdan karşıya geçen yayayı gören aynı sürücü, fren yapmaktansa yayanın önünde, arkasında bir boşluk kaldıysa oradan geçmek için atılır. Yok olmazsa da üzerine sürüp korna çalar acele etsin diye. Bir sürücünün karşıdan karşıya geçen bir yaya veya kırmızı ışık yeşile döner dönmez önündeki bir araba için gösterdiği sabırla, bir kasis gördüğündeki davranışlarını izlerseniz göreceksiniz ki kasis sürücünün eşi, çocuğu, canı kadar önemli bir parçasıdır yolların.