27.8.09

Hayallerin Peşinde

Dün gece Hayallerin Peşinde diye bir film seyrettim. Film bence çok ahım şahım değildi. Kitle orta yaş krizi üzerine depresif bir filmdi. E ben kendi orta yaş krizi senaryomla karşılaştırınca film biraz yavan kaldı ama neyse...

Sabah tam evden kapıdan çıkıyordum ki bir şeyi anladım. Hayatımda şimdiye kadar sadece bir kişi, evet tek kişi beni hayallerimi gerçekleştirmem için teşvik etti, destekledi. Bazen bu hayallerin bazılarının bir şekilde ona veya kendime zararı olabilecek bile olsa o hiçbir zaman hayallerime gitmem konusuda arkamda olmamazlık etmedi. Hatta bazı seferlerinde yardım etti. Hayatımda sadece tek bir insanın böyle olmasına sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim. Sanırım sevinmeli. Hiç kimse de olmayabilirdi.

Onun dışında herkes bana bir şekilde kendi hayallerini veya doğru bildiklerini yaşatmaya çalıştı. Beni ve hayallerimi olduğumuz gibi kabul eden ve seven sen; iyi ki varsın. Seni seviyorum.

Ex'ler

Aslında biraz geç oldu ama ancak yazabildim. Nurettin abiyle yenge hanım ayrılmışlar. Allah ikisinin de yolunu açık etsin tabi. Beni ilgilendirmez ama sonra yenge hanımı gazetede boy boy resimlerle görünce irkildim tabi. Üstelik sevgilisiyle.

Nurettin abiyle otomobil zevkimiz tutar. O da benim jipin mavisinden almıştı. Hatta birkaç sefer Akmerkez'in oradaki Çocuk Vakfı Otoparkı'nda karşılaşmışlığımız da vardır. Oradan bir sempatim vardır kendisine. Yenge hanımı o B-cup omuz kasları olan herifle görünce üzüldüm tabi. Nurettin abim de yakışıklı adamdır ama bu yeni herif tam azman. Ustelik de yarı yaşında. Hani allah yardımcısı olsun adamın. Onda bende bulamadığı ne buldu acaba sorusunun cevap listesi en kendine güvenli erkeği bile intihara sürükleyebilir. Alacağın olsun İkoncan yenge.

Bu arada bu ex'ler olayı bu hafta çok dikkatimi çekti. Birinde adam eski eşinin aynısından bir tane daha bulmuş, diğerinde de adam eski eşinden çok daha kokoş ve genç bir sevgili bulmuş. Ve ikisi de toplumsal olarak benzer tenkitler yaşadı. "Ay gitmiş X'in aynısı sevgili yapmış kendine!" "Ay bu kokoş kadında ne bulur bizimki?". Anlamadım ki toplumsal olarak kabul görecek yeni sevgilinin şartları nelerdir ki? Eskimo kadınlarıyla ilişki kuracak değil ya bu adamlar...

21.8.09

Evlenilecek Erkek, Evlenilmeyecek Erkek...

Son zamanlarda bana öyle gelmeye başladı ki kadınlar için evlenilecek erkekler ve sevgili olunacak erkekler var. Hatta ben bunu kendim de uydurmadim. Üç bayanla gittiğim bir kebapçı geyiğinde onlardan da dinledim. (Bu arada kesinlikle erkek kebapçı muhabbetinden daha geyikti. Kadınlardan korktum.)

Sanki kadınlar evlenmek için akıllı uslu adamlar tercih ederken, biraz daha dışa dönük, daha hareketli, daha sosyal erkekleri sevgili olmak üzere tercih ediyorlar ve o erkekleri aslında çok da ciddiye almıyorlar. Kocalarının sosyal olmadığı, evden çıkmayı tercih etmediği, televizyon karşısında uyuduğu vs. gibi konularda şikayet eden pek çok kadın duydum ama yine de bence kadınların tercihi o. Belki de daha emin hissediyorlar kendilerini. Her ne kadar o sevgili tarzı erkekler daha çekici gelse de koca olacak adamın çok çekici olması gerekmiyor ki. Koca olacak adam sağlam olmalı önce. Geleceğe baktığı zaman kadın o erkekle ilgili soru işareti olmamalı kafasında.

Arkadaşlarımda da şahit oldum ben buna. Zıpır zıpır tiplerle flört eden zıpır arkadaşlarım evlenme vakti gelince tipik bir ev erkeği ile evlenip, ev kadını oldular. Hatta yok artık diyeceklerim bile.

Filmlerde bile öyle değil mi? Genelde filmlerde de çekici olarak konumlanan erkekler, hafif serseri, hareketli, dışa dönük tipler. Ama o erkekler genelde yalnız olmazlar mı? Yalniz olmayan erkekler Hugh Grant tarzı olur. Sevecen, iyi, görev adamı tarzı.

Öbür erkekler riskli herhalde. Başka kadınlar da çekici bulabilir. Başka kadınlarla rekabet de risk tabi. Adam zaten hareketli. Her an gözü dışarı kayabilir. Bu da risk. Güvenilmez o tiplere. Korkutur eş adayı bayanı. E ne dedik? Geleceğe baktığı zaman kadın o erkekle ilgili soru işareti olmamalı kafasında.

Neyse allahtan ben sevecen, iyi ve görev adamı tarzı evlenilecek adamım(dım). Bu da James Bond'a kapak olsun. :)

5.8.09

İlişkimi resmiyete döndüm.

Geçen pazar değil de bir önceki pazar 26 Temmuz'da sonunda yeni ilişkimi de resmiyete döktüm. Olayı bu yönünden hiç görmemiştim ama taksici beni dinleyince o söyledi. "Abi ilişikiyi resmiyete dökme vakti gelmişti ha!" Ben de gülümsedim. "Evet ya!"

Evet ya. Bu da resmiyete döküldü. Üstelik de insan yaşlandıkça bu tip şeylere daha çok mu dikkat ediyor nedir, ilk seferinde resmiyete dökmem 3 sene sürmüştü. Bu sefer bir buçuk sene civarlarında. Hızlandım yani. Sağlık raporları, başvurular, evraklar, yatırılan harçlar falan derken ilk seferinde yaşadığım "uff yaa uff!" duygusunu tekrar tekrar yaşadım ama tamamlıyor insan bir şekilde. Derken bir baktım gün gelmiş.

Insan yine de bir heyecan yapmıyor değil. Ilk sefer değil sonuçta. Ilişki de bir buçuk sene olmuş, yeterince ustalaşmışız artık ama yine insan heyecan yapıyor. Yine insanların toplanmasını bekle, yine görevliyi bekle, yine o saçma yolu geç, yine imzayı at... Sonra herşey bitip yalnız kalınca yine "Eee! Ne oldu, ne değişti şimdi anlamsızlığı..."

Neyse kazasız belasız günlerde inşallah...